Hepimiz masaüstü sistemlerde Sandy Bridge’in büyük bir başarıya imza attığını biliyoruz. Peki, aynı hevesle Ivy Bridge’i bekleyen kullanıcılar umduklarını bulabilecekler mi? Yoksa büyük beklentiler boşa mı çıkacak?
En başından söyleyelim Ivy Bridge’in kendinden önceki Sandy Bridge kadar büyük bir etki yaratmayacağını biliyoruz. Intel’in “tik tak” ürün geliştirme stratejisi tam da bunu gerektiriyor. Oturmuş bir üretim teknolojisi üzerine yapılan geliştirmeler büyük, güçlü ve etkileyici oluyor. Saatin “tak” kısmına gen gelen Nehalem ve Sandy Bridge buna iyi birer örnek. Ancak saatin “tik” anında yapılan üretim teknolojisi geliştirmeleri daha küçük çekirdek boyutu ve daha düşük güç tüketimi gibi geliştirmeler sunsa da performans açısından büyük artışlar getirmiyor.
32 nm transistörelere geçişi sağlayan Westmere mimarisi Intel’in en son “tik” atılımıydı. Firma yeni üretim teknolojisini kullanarak daha küçük alana daha fazla çekirdek sığdırabildi ve ortaya altı çekirdekli Core i7-990X çıktı. adobe photoshop
Şimdiyse Ivy Bridge yeni bir “tik” ile 22 nm üretim teknolojisini hayatımıza sokuyor. Ancak Intel bu seferki atılımı “tik+” olarak adlandırıyor çünkü mimari açıdan da bazı geliştirmeler söz konusu. Ancak ne yazık ki yapılan değişikliklerin büyük kısmı tümleşik grafik motoruna yönelik. Yani ayrı bir ekran kartına sahip olan ileri seviye donanım meraklılarını fazla ilgilendirmiyor.
Tabi ki düşük güç tüketiminin ve idare eder 3B performansının önemli olduğu taşınabilir bilgisayar alanında bu değişiklikler büyük önem kazanıyor. Ancak bugün elimizde olan Core i7-3770K bir taşınabilir işlemci değil. Biz daha çok Intel’in en hızlı çarpan kilidi açık işlemcisinin Core i7-2700K ve 2600K karşısında ne sunduğuna bakacağız.